Meslektaşımız Dr. Aynur Dağdemir’i Anıyor; Şiddetin Her Türüne Karşı Dayanışmayı Büyütmeye Çağırıyoruz
19 Kasım, sağlık emekçilerinin ve kadınların yaşam hakkının korunamadığı ülkemizde giderek derinleşen şiddet sarmalının en ağır biçimlerinden birini yeniden hatırladığımız acı bir gün.
Bugün, hem Samsun’da sekreterini eski eşinin şiddetinden korumaya çalışırken katledilen meslektaşımız Dr. Aynur Dağdemir’in bizden koparılışının 10. yılı, hem de sağlık çalışanlarına ve kadınlara yönelik şiddette yitirdiklerimizi andığımız; şiddete karşı hep birlikte sesimizi yükselttiğimiz bir gün.
Her geçen gün şiddet hayatın her alanında normalleşirken, sağlık çalışanlarının—özellikle de kadınların—güvensiz çalışma ortamlarında maruz kaldıkları şiddet artarak daha görünür hale geliyor. Ancak tüm kayıplarımıza rağmen hâlâ etkili önlemler alınmıyor; her yıl yeni acılar yaşıyoruz.
Mersin’den Ebe Ayşe Merve Sağ, Hemşire Ayfer Kaya; Alanya’dan Dr. Melek Bağçe; Nizip’ten Dr. Feray Balkan; İstanbul’dan Hemşire Sibel Kavılı; Eskişehir’den Hemşire Tuğba Koç; Denizli’den Hemşire Hülya Turtop; Bursa’dan Diş Hekimi Yasemin Uludağ Çetin ve Adana’dan Hemşire Saniye Arslan…
Hepsi boşanma ya da ayrılık süreçlerinde erkek şiddetiyle yaşamdan koparıldı.
Onları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet yalnızca sağlık sisteminin çalışanlarını yalnızlaştıran, korumasız bırakan yapısının sonucu değildir; aynı zamanda kadınlara yönelik toplumsal şiddetin, eşitsizliğin ve değersizleştirmenin bir yansımasıdır. Şiddet artık kadınları yalnızca ıssız sokaklarda değil; evlerinde, işyerlerinde, en güvenli olması gereken alanlarda bile kolayca buluyor. Kadınların yaşamın her alanında tehdit altında yaşadığı bir ülkede, sağlık alanının güvenli olmasını beklemek giderek imkânsız hale geliyor.
Kadınları yoksullaştıran, güvencesizleştiren, aile içine hapsetmeyi hedefleyen; eşitsizlikleri derinleştirip kadınları değersizleştiren politikalar, onları hem evde hem işte hem de kamusal alanda sistematik şiddetin sürekli hedefi haline getiriyor.
Giderek yaygınlaşan şiddet dili, cezasızlık, üzeri örtülen şiddet verileri ve siyasi kararlarla dayatılan yeni politikalar, toplumsal şiddeti sürekli besliyor.
2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesi, nüfus politikalarının yeniden gündeme alınması, medeni haklar, nafaka ve miras haklarının tartışmaya açılması; kadını yalnızca “aile içinde” tanımlayan yaklaşım, şiddetin görünmezleşmesine, artmasına ve meşrulaşmasına zemin hazırlıyor.
Son dönemde gündeme gelen 11. Yargı Paketi, LGBTİ+’ların haklarının geriletilmesi ve varoluşlarının kriminalize edilmesi yönünde düzenlemeler içeriyordu. Her ne kadar kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin mücadelesi sonucunda bu düzenlemeler geri çekilmiş olsa da toplumun bir kesimini hedef alan politikaların sürdüğünü görüyoruz. Bu adımlar, ayrımcılığı normalleştiriyor; nefret iklimini büyütüyor; toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve şiddeti daha da derinleştiriyor.
Bizler, 19 Kasım’da meslektaşımız Dr. Aynur Dağdemir’i anarken bir kez daha hatırlatıyoruz:
Şiddetin sağlıkta, evde, sokakta, siyasette ve medyada normalleştirildiği bu dönemde; şiddetin her türüne karşı ses çıkarmak, dayanışmayı büyütmek ve kadına yönelik şiddeti önleyici politikaların hayata geçirilmesini ısrarla talep etmek zorundayız.
Bu nedenle, yaklaşan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde tüm kadın örgütleriyle birlikte herkesi; kadınlara, LGBTİ+’lara, sağlık emekçilerine, çocuklara, doğaya, hayvanlara ve tüm topluma yönelen bu şiddet düzenine karşı daha güçlü bir şekilde, gür bir sesle yan yana durmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz.
Mersin Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu
TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi



