Türkiye’de hekimlik ve sağlık ortamına, özlük haklarımıza, hekimliğin temel değerlerine, halkın sağlık hakkına önemli zararlar vereceğini düşündüğümüz sağlık torba yasasına dair itirazların dile getirilmesine rağmen sağlık torba yasasının geri kalan 16 maddesinin 2 Ocak 2014 Perşembe günü mecliste görüşmelerini protesto etmek için saat 17.00’de tabip odası önünde toplanıp saat 17.30’da sağlık müdürlüğüne mesalelı yürüyüş yapıldıktan sonra taş bina önünde basın açıklaması okundu.
BASIN AÇIKLAMASI
SAĞLIKTA TORBA YASAYI KABUL ETMEYECEĞİZ
Sağlık alanı sürekli değiştirilen düzenlemeler ve getirilen torba yasalarla alt üst ediliyor. 2013’ün son aylarında gündeme sokulan ve Türk Tabipler Birliği olarak defalarca uyarıda bulunduğumuz yeni Sağlık Torba Yasası bugün itibariyle Meclis gündemine sokulmuş ve adete hekimler, sağlık çalışanları görmezden gelinmiş, yok sayılmışlardır. Her yeni düzenleme bir öncekiyle yarışırcasına hekimlik başta olmak üzere sağlık mesleklerinin özüne zarar veriyor, yurttaşların ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti almasını olanaksız hale getiriyor.
Şimdi bir torbayı daha evirip çevirip önümüze koyup, hekimliği doğduğu topraklara gömmeye çalışıyorlar. İstanköy’lü Hipokrat’ı, Bergamalı Galenos’u bu topraklardan kazıma gayreti içindeler. Hekim dışı sağlık emekçilerini ise daha fazla köleleştirip esnek, kuralsız ve tanımsız çalıştırma çabalarını derinleştiriyorlar.
Yıllardır sağlık çalışanlarını ve örgütlerini dikkate almadan yapılan “tam gün” düzenlemelerinin gerçek amacı açıklıkla ortaya çıkmıştır. Niyet tam gün değildir. Hekimlerin ve sağlık emekçilerinin tek bir işte çalışarak insanca yaşayacakları bir düzen kurmak değildir. Devlet bırakın sağlığı yurttaşlara hak olarak ücretsiz sunmayı, yurttaşların cepten ödemek zorunda bırakıldığı sağlık hizmetinden kar eden, hocaları özel sektöre pazarlayan bir tüccara dönüşmektedir. Artık yurttaşlarımız için hocalara muayene olup tedavi olabilmenin yolu ya üniversitelerde ya da özel hastanelerde cepten daha çok para ödemektir. Üstelik özele pazarlanacak hekimlere Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki hocalar da dahil edilmektedir.
“Ruhsatsız sağlık hizmeti sunma” adı altında bir suç tanımlanıp mesleğini hiçbir çıkar gözetmeden uygulamaya çalışan hekimler ve sağlık çalışanları, 3 yıla kadar hapse atılmakla tehdit edilmektedir. Öylesine bir kindir ki 20 bin güne kadar da adli para cezası tanımlanmakta, günlük yüz TL’den hesaplanırsa 2 milyon TL’yi bulan cezalar verilebileceği hesaplanmaktadır. Böylesi bir ceza hekimliğin de evrensel ilkelerine aykırıdır, bu nedenledir ki uluslararası hekim ve insan hakları örgütlerinin tepkisini çekmektedir.
Türkiye resmi olarak günde 30 sağlık çalışanının şiddete uğradığı bir ülkedir. Şiddeti önlemeye katkısı olacak, caydırıcılığı olan bir yasa çıkarılması acil ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç TBMM’de kurulan Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddeti Araştırma Komisyonunun raporunda da tanımlanmıştır. Gelin görün ki bu torba yasa içerisinde mevcut duruma katkı sunmayan, sağlıkta şiddeti sağlık ortamının sorunu değil de sağlık personelinin bireysel sorunu gibi gören; ağır yaralanma ve ölüm durumlarında zaten mümkün olan tutuklama tedbirinin uygulanacağını tekrar eden bir düzenleme teklif edilerek adeta göz boyanmaktadır.
Sağlık Bakanlığı acil servislerde ne yapacağını bilemez duruma gelmiştir. Bir yandan alanın dışındaki uzman hekimlerle durumu idare etmeye çalışırken şimdi de aile hekimlerini ve aile sağlığında elemana dönüştürülen sağlık emekçilerine ayda en az iki kez acil ve başka birimlerde nöbet tutmaya zorlamaktadır. Aile hekimliği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan uygulama bir de “aile hekimlerinin mesleklerini unutmamaları için gerekli” ilan edilmektedir!
Aile Sağlığı Hekimliğinde Aile Sağlığı Elemanı statüsünde çalışan 6.600 hemşire koruyucu sağlık hizmeti yapmamaktadır. Çünkü Aile Hekimliği koruyucu hizmeti önceleyen bir yönetmeliğe sahip değildir. Bu nedenle buralarda ya hemşire çalıştırılmamalı, ya da yönetmelik, onların halkın sağlığını korumaları yönünde hizmet vermelerine imkan verecek şekilde değiştirilmelidir.
Yeterli öğretim kadroları sağlamadan açılan fakültelerimizde “yerlerde sürünen” eğitim sonucu bilgiden yoksun mezunların yaşadığı sıkıntılara bir çare aranmazken; üstüne bu “Torba”da da ne tıp ne de diş hekimliği eğitimindeki bozulmadan asistanlarının sorunlarına, kurum hekimlerinden emekli hekimlere kadar yaşanan ücret adaletsizliğine, performans sisteminin yarattığı tahribattan, hekim dışı personelin yaşadığı sorunlara, taşeronlaşmaya kadar sağlık alanında derinleşmiş yaralara merhem olacak bir düzenleme bulunmamaktadır.
Türkiye’nin dört bir yanından sağlık çalışanları olarak Sağlık Bakanlığı’na sesleniyoruz:
Sizler, sağlık camiasının ve halkın düşmanı torba yasalarınızı çıkartmaya ne kadar hevesli iseniz bizler de buna karşı direnmeye o kadar kararlıyız. Mesleğimize, işimize, iş güvencemize, halkın sağlık hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Sağlık emekçilerinin ve mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına, kölece çalışma düzenini kabul etmeyeceğiz. Bu topraklarda yazılan hekimlik andının yine bu topraklarda gömülmesine izin vermeyeceğiz. Ve tüm Türkiye’de başlattığımız bu yürüyüşümüz halkın ve sağlık çalışanlarının yararına bir sağlık politikası oluşturulana dek devam edecektir.
02.01.2014
Dr. Galip KIRICI Mersin Tabip Odası YK Başkanı