02/06/2023
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu Gezi direnişinin onuncu yıl dönümünde “Karanlık Gider Gezi Kalır” basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını Oda başkanımız Uzm. Dr. Nasır Nesanır okudu.
MERSİN TABİP ODASI YÖNETİM KURULU
ONUNCU YILDÖNÜMÜNDE; KARANLIK GİDER GEZİ KALIR
Bugün Gezi Direnişimizin onuncu yıl dönümü.
Toplumsal muhalefetin en temel hak ve taleplerinin açığa çıkarıldığı, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliğinin ortaya konduğu bir direnişin üzerinden tam 10 yıl geçti.
Henüz geçtiğimiz günlerde sonuçlanan seçimlerde gezinin yarattığı değerler ayaklar altına alınmaya çalışıldı, Gezi üzerine yalanlar söylendi, gezi mahkûm edilmeye çalışıldı. Tıpkı 14 ay önce Osman Kavala, Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Çiğdem Mater ve Mine Özerden’in haksız ve hukuksuz bir şekilde mahkûm edildikleri gibi.
Geziye neden düşman olduğunuzu, onu neden mahkûm etmeye çalıştığınız çok açık;
Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz! Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz!
Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. her türlü şiddete karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır.
2013 Mayıs’ının son günlerinden başlayıp Haziran boyunca devam eden, ülkemizin bugününü etkilediği gibi geleceğini de etkileyecek olan Gezi’nin tüm renkleri;
Parklarına ve meydanlarına sahip çıkmak için barışçıl bir biçimde slogan atarak, şarkı söyleyerek sokağa çıkanlar;
Polisin biber gazından ve gözleri kör eden gaz fişeğinden, etkilenenleri tedavi etmek için gönüllü nöbet tutan doktorlar, hemşireler, sağlık memurları;
En demokratik haklarını kullanırken hukuksuz uygulamalara maruz kalan insanları korumak için seferber olan avukatlar;
Gezinin haklılığını ve bu haklılığa karşı gösterilen şiddeti protesto amacıyla ülke genelinde 2 gün boyunca grev yaparak iş bırakan kamu emekçileri;
Şiirleri ve öyküleri ile şehirlerin meydanlarını edebiyat matinelerine çeviren öykücüler, şairler;
Enstrümanları ile meydanları ve parkları renklendiren müzisyenler, ya da hiçbir enstrüman kullanmadan müzik ziyafeti veren korolar;
Ülke tarihinin en kitlesel, barışçıl ve demokratik halk tepkisini haberleştiren gazeteciler, radyocular, televizyoncular;
Ülkenin çok sesli, demokratik ve çağdaşlaşma sürecinde bir adım olan Gezi’de “ben de vardım!“ diyen oyuncular, sanatçılar, yönetmenler;
Sendikalı ya da sendikasız, güvenceli ya da güvencesiz, ücretli ya da işsiz, ülke, yaşam ve emek üzerinden hak talep eden inşaat işçisinden plaza çalışanına binlerce emekçi;
Hukuksuz ve kent katili imar planlarına karşı teknik ve yasal çerçevede mücadele eden mühendisler, mimarlar, şehir plancıları;
Şiddete uğrayan kırmızılı kadınlar, Taksim Meydanı’nda sabaha kadar piyano çalan sanatçılar, duran adamlar, toma karşısında bedenini siper edenler, ağaçlara sarılan insanlar, kararlı duran milletvekilleri, çocuklarını almak için değil yanlarında olmak için gelip zincir olan anneler; duvar yazılarıyla, yaratıcı zekalarıyla dostu düşmanı hayran bırakan ve geleceğe umut aşılayan gençler, kadınlar, lgbti+lar, taraftar grupları; meydanlarda kandil kutlayan ve yeryüzü sofraları kuranlar; kütüphaneleri, emzirme çadırlarını, dilek ağaçlarını yapanlar ve gecenin üçünde bunları korumak için elele verenler;
Gezi’nin Haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı olduğu, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkı olduğunu asla unutmayacağız. Ancak bu şarkıyı susturmak için iktidar sahiplerinden güç alan, hukuk ve kural tanımaz polis şiddetinin yaşamlarımızı nasıl kararttığını da unutmayacağız.
Onlarca arkadaşımızın gözlerini kaybetmesinin, binlercesinin yaralanmasının, bunun ardından faillerin ve azmettiricilerin cezasız bırakılmasının böylesi bir kural tanımazlıktan beslendiğine şahit olduk. Ethem Sarısülük ile Medeni Yıldırım’ı öldüren polis ve jandarma kurşunlarının, Ali İsmail’e yönelen ölümcül tekmelerin sahiplerinin, Abdullah Cömert’i, Ahmet Atakan’ı, Berkin Elvan’ı yaşamdan koparan biber gazı fişeklerinin, Hasan Ferit’i vuran mafyanın ve Mehmet Ayvalıtaş’ı bizden alan pervasızlığın bu hukuksuzluktan güç aldığını biliyoruz.
Gezi sürecine dair dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan işte bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanlardır.
Bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından gücünü alacaktır. 2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları, özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, terör, darbe, dış güçlerin oyuncağı gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Çünkü doktorların, gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin, akademisyenlerin, ekoloji ve kadın hareketinin, LGBTİ+ların yanında hep birlikte kol kola girip baskılara karşı direnmeye devam etmenin yolu, kısacası demokrasinin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor. Biliyor ve inanıyoruz ki: GEZİ eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu ülkenin sönmeyecek umududur.
Bu vesileyle henüz dört gün önce sonuçlanan seçimlerde Gezi’nin yarattığı değerlere saldırmasına rağmen yüzde 52 ile seçimleri kazananlara da sesleniyoruz; Biz milyonlarca insanız. Bizi yok sayarak, bizi görmezden gelerek ülkeyi yönetebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz milyonlarca insan Gezi’den gücünü alan ve onun yarattığı değerleri sahiplenen toplumsal bir güç olarak ülkemizin emek, demokrasi, barış, özgürlük ve adalet mücadelesini bundan sonra da tüm gücümüzle sürdürme kararlılığında olduğumuzu kamuoyuyla paylaşıyoruz. 01.06.2023
MERSİN EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU