BASINA VE KAMUOYUNA
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDETİ KINIYORUZ
Biliyorsunuz, son 20 gündür bütün Türkiye’de Taksim Gezi Parkı projesini protesto eylemleri vardı. Hiçbir şiddet içermeyen, bu barışçıl demokratik eylemler, polis tarafından ilk dakikasından son dakikasına kadar provake edildi. Polis, kalabalığın arasına gaz bombaları yağdırdı, nişan alarak ve çok yakın mesafeden gaz kapsüllerini insanların kafasına, gözüne, gövdesine, koluna fırlattı, plastik mermi kullandı, içinde tam olarak ne olduğu anlaşılmayan sular sıkıldı. Polisin bu saldırılarında dört insan yaşamını kaybetti, binlerce kişi yaralandı. Yaralıların bir bölümü şu an ölümle pençeleşiyor. Bazı yurttaşlar kalıcı uzuv kaybına uğrayacak ya da vücudunda bu saldırının izlerini ömür boyu taşıyacak.
Hekimler, diş hekimleri, tıp öğrencileri, diş hekimliği öğrencileri, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları her zamanki gibi büyük bir duyarlılıkla özellikle Taksim’de ve Kızılay Meydanı çevresinde sağlık birimleri oluşturarak 20 gün boyunca polisin teröründen nasibini alan yaralılara tıbbi bakım verdiler. Bu birimlerde solunum yetmezliği, kesi, kırık, şuur kaybı ile getirilen hastalar müdahale edilerek taburcu edildiler ya da gerekli durumlarda hastanelere sevk edildiler.
İşte bu birimler 2 Haziran’da Ankara’da, 16 Haziran’da da İstanbul’da polis tarafından basıldı. Polis bu kapalı alanları gaza boğdu. İçeride hastalar vardı, yaralılar vardı, onlara yardım etmeye, tıbbi bakım vermeye çalışan hekimler vardı. Ankara’da YKM, Starbucks, Leman Kültür’deki sağlık birimleri dağıtıldı. Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki ve Mülkiyeliler Birliği’ndeki revirler talan edildi. Taksim’de Divan oteli reviri gaza boğuldu. Yaralılar, hekimler, diş hekimleri, hemşireler, tıp öğrencileri polisin fiziki şiddetine maruz kaldılar, gözaltına alındılar.
Bu türden bir saldırı hiçbir gerekçeyle açıklanamaz, makul gösterilemez, burada “ama”lar geçmez. Saldırıyı şiddetle protesto ediyoruz.
Uluslararası hukuk çok açıktır. Dünya Tabipleri Birliği’nin bu konudaki görüşü çok açıktır. Uluslararası İnsancıl Hukuk çok açıktır. Aslında bunların hiçbirine gerek yok; vicdan yeter! Yetmeli!
Ne türden olursa olsun hiçbir çatışma ortamında hiçbir şekilde sağlık birimlerine, sağlık personeline, sağlık araçlarına müdahale edilemez.
Bu süreç içerisinde Ankara ve İstanbul polisi yaralıların tedavisini engelleyerek, geciktirerek, sağlık personelinin her şartta yapmakla yükümlü oldukları acil tıbbi hizmet verme yükümlülüğünü kesintiye uğratarak, hepsinden öte bir toplu katliamla sonuçlanabilecek kadar kontrolsüz ve sorumsuz davranarak açık bir suç işlemiştir.
Bu saldırıları kınıyoruz. Bu saldırının sorumlusu birinci derecede Hükümet ve onun İçişleri Bakanı’dır. Hatta “Doktorlar yaralılara yardım ediyorlardı” diye basına demeç veren İstanbul Valisi ve “hekimlere gerekli soruşturma başlatılacak” diyen Sağlık Bakanı’dır. Sorumluların bu saldırıların hesabını vermesi gerekir.
Böyle bir ortamda Sağlık Bakanlığı’nın görevini layıkıyla yapmaması, hak arayan yurttaşları “karşı taraf” olarak algılaması ve bu nedenle hızla sahra çadırları, ambulans takviyesi, hekim desteği sağlamaması çok büyük bir sağlık açığı ortaya çıkardı. Telafisi mümkün olmayan bu ihtiyaca karşılık İstanbul’da ve Ankara’da Gönüllü hekimler kendi inisiyatifleri ile destansı bir özveri göstermiş ve binlerce kişinin ilk yardım ihtiyacını karşılamıştır. Burada emek koyan tüm meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
Bu kadar kaotik bir ortamda sağlık hizmetinin sunulduğu yerlerde hekimlerin ve sağlık çalışanlarının arasına çok farklı kişilerin girebildiği, sağlık ortamından yararlanmaya çalıştığı, yer yer “bilgi toplamak” , yer yer “malzemeleri almak” gibi zararlı faaliyetlerde bulunabildiği gözlenmiştir. İstanbul Osmanbey’de gözaltına alınan beyaz önlüklü kişilerin hekim olmadıkları ve yukarıda açıklamaya çalıştığımız nitelik taşıdıklarını saptamış bulunuyoruz. Ancak bu durum Tarlabaşında gönüllü hekimlerden Dr. Savaş Çömlek’in ve Hemşireler Nazlıhan Özdamar, Şehri Yağcıkara ve Esra Fidan’ın göz altına alındıkları gerçeğini değiştirmemektedir.
Mesleklerinin gereğini yerine getirmek için sağlık birimlerinde bulunan ve şu anda gözaltında olan tüm sağlık personeli ve öğrenciler derhal serbest bırakılmalı, hükümet bu ve benzeri toplumsal olaylarda insan sağlığını çok daha ön plana alan girişimlerde bulunmalı ve sağlık çalışanlarına yönelik hukuk dışı uygulamalara hemen son verilmelidir. 18.06.2013
MERSİN TABİP ODASI