Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu’nun (İHK); İnsan Hakları Haftası Etkinlikleri Kapsamında 9-10 Aralık 2023 Tarihlerinde İstanbul’da Düzenlediği Etkinliklere Katıldık
Bu yıl İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul edilişinin 75. yılı.
Biz hekimler şimdiye kadar barışı, özgürlüğü, demokrasiyi, insan haklarını, eşitliği ve adaleti savunduk. Son yıllarda tıbbiyelilerin mezuniyet töreninde değiştirilerek okunduğuna şahit olduğumuz hekimlik andında da dediğimiz gibi: …Tehdit ediliyor olsam bile, tıbbi bilgimi, insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacağıma, kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine, ant içerim. İçtiğimiz andın gerekliliklerini yerine getireceğiz, tehdit edilsek de iyi hekimlikten vazgeçmeyeceğiz, ne bugün ne de yarın.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu (İHK); İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında 9-10 Aralık 2023 tarihlerinde İstanbul’da bir dizi etkinlik düzenledi.
Mersin Tabip Odası adına etkinliklere TTB Yüksek Onur Kurulu üyemiz Dr. Ö. Özkan Özdemir katıldı.
Etkinlikler kapsamında ilk olarak Cumartesi Anneleri’nin 976. hafta buluşmasına katılım sağlandı. TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, Merkez Konseyi üyesi Dr. Onur Naci Karahancı ve TTB İnsan Hakları Kolu üyelerinin katıldığı buluşmada gözaltında kaybedilen İbrahim Demir ve Agit Akipa için adalet talebi dile getirildi.
Buluşma sonrası ise İstanbul Tabip Odası’nda; TTB-MK’in görevden alınması, illerde İl İnsan Hakları Kurulları toplantısına katılım, cezaevi hekimliği ve sorunları, cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlalleri, tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunları gündemi ile İnsan Hakları Kolu toplantısı yapıldı.
Etkinliklerin ikinci gününde İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve TTB İHK tarafından Sultanahmet Tramvay Durağı’nda bir basın açıklaması düzenlendi.
Basın açıklamasında TTB İHK Başkanı Dr. Ali Karakoç da İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 75. yılında, insan hakları bakımından beyannamenin imzalandığı koşullardan çok daha geri olunduğuna dikkat çekti. Dünyanın dört bir yanında yoksulluğun arttığını, eşitsizliğin derinleştiğini, savaşların devam ettiğini belirten Karakoç, iki milyar insanın günlük iki doların altında ücretle çalışmaya zorlandığını, bir o kadar insanın temiz suya erişemediğini kaydetti. Türkiye’de de antidemokratik uygulamaların her geçen gün tırmandığını ifade eden Karakoç, son olarak siyasi bir karar ile 105 bin üyesi olan TTB’nin seçimle iş başına gelmiş Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınarak hekimlerin iradesinin gasp edildiğini dile getirdi. Karakoç, “TTB olarak dün olduğu gibi bugün de savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı, sağlık hakkını ve demokratik bir ülkede bir arada yaşamı savunmaya devam edeceğiz. Mücadeleden geri durmayacağız” diyerek sözlerini noktaladı.
Basın açıklamasının ardından İstanbul Tabip Odası’nda “Gözaltı Muayeneleri” başlıklı bir panel yapıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı; sadece hekimlerin hakları için değil, aynı zamanda toplumun sağlık hakkı için de mücadele eden bir meslek örgütü olarak TTB’nin insan hakları mücadelesinin bir öznesi olduğunu belirtti.
Dr. Çiğdem Arslan, çoğunlukla acil servislerde yapılan adli muayenelerin koşullarını anlattı. Acil servislerdeki yoğunluktan, özel bir alan veya özel bir kadro ayrılmamasından söz eden Arslan, hekimlerin de acil hastaların muayeneleri ile adli muayeneler arasında sıkıştırıldığını, hastane idarecilerinin ve kolluk kuvvetlerinin bu baskıyı tırmandırdığını kaydetti. “Adli muayeneleri usulüne uygun yapamamak her ne kadar hekim kaynaklı görünse de, aslında gerekli ortamı ısrarla sağlamayan kamu otoritesi ve idareciler kaynaklıdır” diyen Arslan, son olarak kadınların adli muayenelerinin mutlaka baş başa yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Dr. Ümit Biçer, gözaltı giriş-çıkış muayenelerinde hekim tutumuna ilişkin bir çerçeve sunum yaptı. Yasal prosedürü aktararak sunumuna başlayan Biçer, ulusal ve uluslararası hukukta işkencenin mutlak suç olarak tanımlandığı koşullarda hekimlere büyük sorumluluk düştüğünü vurguladı. İktidarın özgürlükleri geri plana atan güvenlik konseptine karşı hekimlerin mesleki ilkelerinden yana tavır almak zorunda olduğunu ifade eden Biçer, tüm dünyada özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin işkence iddiasının araştırılmasında tek kılavuz olarak İstanbul Protokolü’nü işaret etti. Biçer, “Hasta için en iyisini gözeten ve kendi değerlerimize de sahip çıkan bir yerden konuşmalıyız. İstanbul Protokolü varken mevzuatlar, düzenlemeler teferruattır” diyerek sözlerini noktaladı.
Mersin Tabip Odası Yönetim Kurulu