Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) 2 Kasım 2011 gece yarısı Resmi Gazete’de
yayınlandı.
663 sayılı KHK ile;
Mevcut klinik şef ve şef yardımcılarının unvanları iptal ediliyor…
Kısacası…
663 sayılı
Üniversite hastanelerine Sağlık Bakanlığı tarafından el konuluyor…
Yurtdışından hekim ve hemşire ithalatının önü açılıyor…
Sağlıkta yerli ve yabancı sermayeli konsorsiyumların önü açılıyor…
Serbest sağlık bölgeleri kuruluyor…
İlaçta reklam serbest bırakılıyor…
Özel hastane/sağlık kurumlarının lisansları açık arttırmaya çıkarılıyor…
Bütün sağlık mesleklerinin etik ilkeleri Sağlık Bakanlığı tarafından belirleniyor…
“Mesleki yetersizliği tespit edilen” sağlık meslek mensupları meslek icrasından men
ediliyor…
Sağlık çalışanlarını meslekten (geçici veya sürekli) men etme yetkisi Sağlık Bakanlığı’na
veriliyor…
Meslekten sürekli men edilen sağlık meslek mensuplarının diplomaları, uzmanlık veya
meslek belgeleri Bakanlık tarafından itinayla imha ediliyor…
Türk Dişhekimleri Birliği’nin asgari ücret belirleme yetkisi kaldırılıyor…
Türk Tabipleri Birliği’nin “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp
geliştirilmesini sağlamak” görevine son veriliyor…
KHK, sadece Sağlık Bakanlığı’nı değil, bütün sağlık ortamını yeniden
şekillendiriyor; bütün sağlık çalışanlarını yakından ilgilendiriyor.
663 sayılı KHK’yla birlikte kamu sağlık örgütlenmesindeki en önemli düzenlemeler,
kuşkusuz, devlet hastanelerinde gerçekleşecek.
KHK’ya göre, bir yıl içinde bütün illerde birer (büyük illerde daha fazla) Kamu Hastane
Birliği (KHB) kurulacak ve o şehirdeki bütün devlet hastaneleri (işbirliği protokolü
çerçevesinde tıp fakültesi hastaneleri de) bu KHB’ye bağlanacak.
KHB’leri “Genel Sekreter”, hastaneleri “Hastane Yöneticisi” yönetecek.
Kamuda şimdiye kadar olmadığı kadar geniş yetkilere sahip olan Genel Sekreter ve
Hastane Yöneticisi sözleşmeli çalışacak.
Sadece onlar değil…
Genel Sekretere bağlı tıbbi, idari ve mali işler başkanlarından, Hastane Yöneticisine bağlı
başhekim, idarî ve malî işler ile sağlık bakım hizmetleri müdürlerine, başhekim ve müdür
yardımcılarından uzmanlara, büro görevlilerine kadar…
Kamu sağlık kurumlarının toplam 10.300 yöneticisi sözleşmeli olarak istihdam edilecek.Yani hiçbir iş güvenceleri olmayacak.
Genel sekreter, idarî ve malî hizmetler başkanı, hastane yöneticisi, müdür ve müdür
yardımcısı olabilmek için herhangi bir sağlık mesleğine mensup olmak gerekmeyecek.
İşletme, muhasebe, mühendislik, arkeoloji, hangisi olursa olsun…
Dört yıllık yükseköğretim kurumlarından mezun olmak ve kamu veya özel sektörde,
Genel Sekreter için 8 yıl, Hastane Yöneticisi için 5 yıl iş tecrübesine sahip olmak yeterli
olacak.
KHB ve hastane CEO’ları (ve onlara bağlı diğer yöneticiler) hastaneleri Bakanlığın
belirlediği tıbbi ve mali performans kriterlerine göre yönetecek.
“Performans kriterleri”ni tutturamayan Genel Sekreter’in ve ona bağlı başkanların,
(başarısızlığa sebebiyet veren) hastane yöneticisinin, hastane yöneticisine bağlı
başhekimin, müdürlerin, başhekim yardımcıları ve müdür yardımcılarının işlerine son
verilecek.
Bu arada kamu hastaneleri, tıpkı özel hastanelerde olduğu gibi, “tıbbî ve malî kriterler
ile kalite, hasta ve çalışan güvenliği ve eğitim kriterleri çerçevesinde” A, B, C, D, E
sınıflarına ayrılacak.
KHB’ler de kendilerine bağlı hastanelerin ağırlıklı ortalamalarına göre gruplandırılacak.
A, B ve C grubu KHB’lerin grup düşmesi, D ve E grubundaki KHB’lerin bir üst gruba
yükseltilememesi, KHB bünyesindeki bir hastanenin art arda iki kez grup düşmesi, E
grubu bir hastanenin bir üst gruba çıkarılamaması durumunda da Genel Sekreter’in (ve
bağlı yöneticilerin) işine Bakanlık’ça son verilecek.
Benzer başarısızlığın hastane ölçeğinde vuku bulması durumundaysa Hastane
Yöneticisi’nin (ve bağlı yöneticilerin) akibeti aynı olacak.
Bu sınırsız yetkili, sıfır güvenceli, çoğunluğu özel sektörden transfer CEO’lar
ve diğer yöneticilerin işlerini, pozisyonlarını koruyabilmek için tek bir çareleri var:
Bakanlığın koyduğu (başta mali olan) kriterleri tutturabilmek.
Bunun için de;
Maliyetleri kısmak,
Giderleri azaltmak,
Kârı arttırmak,
Hastaların sağlığını değil, “müşteri memnuniyeti”ni öncelemek,
Hizmet organizasyonunu en çok ihtiyaç duyulan değil, en çok gelir getiren “ürün”lere
göre planlamak,
Diğer KHB’ler ve özel hastanelerle piyasa koşullarında rekabet etmek,
Sağlık çalışanlarını daha, daha, daha fazla çalıştırmak,
Hastaneleri birer şirket gibi yönetmek,Yani…
KHB’leri ve hastaneleri birer ticarethaneye,
Devlet hastanelerini $irket hastanelerine dönüştürmek.
Sağlığı piyasalaştırmayı…
Sağlık hizmetlerini ticarileştirmeyi…
Kamu sağlık kurumlarını özelleştirmeyi…
Sağlık çalışanlarını köleleştirmeyi amaçlayan 663 sayılı KHK’ya karşı mücadeleye
başlıyoruz.
En uzun gecede, en kısa günde, karanlığın en koyu, ışığın en az olduğu anda başlıyoruz.
21 Aralık 2011 Çarşamba günü bütün sağlık çalışanlarıyla, bütün sağlık kurumlarında
GöREVe çıkıyoruz.
663 sayılı KHK’nın sadece sağlık çalışanlarını değil bütün toplumun sağlık hakkını tehdit
ettiğini biliyoruz.
GöREVimiz;
Bütün sağlık meslek örgütlerinin…
Bütün işçi ve kamu çalışanları sendikalarının…
Bütün siyasi partilerin…
Bütün hasta ve hasta yakını derneklerinin…
Bütün hastaların…
Bütün toplumun katılımına açık.
21 Aralık 2011 Çarşamba günü bütün Türkiye’yi sağlığına, sağlık hakkına sahip çıkmaya,
GöREVimize destek olmaya davet ediyoruz.
663 sayılı KHK’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oylanmadan, iktidar partisinin
milletvekillerinden bile kaçırılarak çıkarıldığını biliyoruz.
21 Aralık 2011 Çarşamba günü Sağlık Hakkı Meclisleri’ni kuruyoruz…
663 sayılı KHK’yı hastanelerin bahçelerinde oyluyoruz!
21 Aralık…
Güneş ışınlarının güney yarıküredeki Oğlak Dönencesi’ne doksan dereceyle
vurduğu…
Kuzey yarıkürede en uzun gece ve en kısa gündüzün bitip günlerin uzamaya
başladığı…
Gündönümü.
Günü uzatmak, aydınlığı çoğaltmak, karanlığı azaltmak…
663 sayılı KHK’yı tarihin geri dönüşüm kutusuna göndermek elimizde.
21 Aralık 2011 Çarşamba günü…
HEPİMİZ…