13/05/2016
SGK’nın 03.07.2015 tarihli Genelgesi ve bazı Özel Sağlık Kuruluşlarında çalışan hekimlere şirket kurdurulması ile ilgili olarak Odamıza yapılan başvurular nedeniyle Odamızın avukatı Av. Bilgehan YAŞA’nın konu ile ilgili hukuki değerlendirmesi aşağıda görülmektedir.
Mersin Tabip Odası Yönetim Kurulu
SGK’nın 3.7.2015 tarihli Genelgesi ve bazı Özel Sağlık Kuruluşlarında çalışan hekimlere şirket kurdurulması konusundaki hukuki görüş ve önerilerimizdir;
Ne var ki, hukuka aykırı bu yöntem; 6645 sayılı Torba Yasa ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasına eklenen Ek madde 10. hükmüyle yasal hale getirilmeye çalışılmıştır. SGK da yayınladığı 3.7.2015 tarih ve 2015-19 sayılı Genelge ile söz konusu Yasa’nın uygulamasına ilişkin bir takım ayrıntılar getirilmiştir.
6645 sayılı Torba Yasanın ilgili Ek madde 10. Madde hükmü şöyledir;
“EK MADDE 10
Söz konusu ek 10.madde ile 2015/19 sayılı Genelge’nin ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde özel sağlık kuruluşlarında görev yapan hekimler yönünden şu değerlendirmeleri yapmak mümkündür:
1-) Bu düzenleme Sosyal Güvenlik Kurumu ile sözleşmeli özel sağlık hizmeti sunucularında, SGK ile sözleşme yapılan dalda fiilen çalışan hekimleri kapsamaktadır. Yani SGK ile sözleşmesi bulunmayan kuruluşlarda görev yapan hekimler bu hükmün dışındadır.
2-) Kapsamda yer alan hekimlerden özel sağlık kuruluşu ile iş sözleşmesi olan, yani bordro karşılığı özel hastane işletmecisinden ücret alarak çalışanların özel sağlık kuruluşuna aynı zamanda fatura karşılığı sundukları sağlık hizmetleri ile özel sağlık kuruluşu ile aralarında iş sözleşmesi olmaksızın, İl Sağlık Müdürlüğünden gerekli çalışma izni alınarak özel sağlık kuruluşunda hizmet sunan hekimlerin fatura karşılığı sundukları hizmetlerin bedeli SGK tarafından özel sağlık kuruluşuna ödenebilecektir. Böylece, aslında aralarındaki ilişkinin doğası gereği hizmet akdi olması gerekirken işveren ihtiyaçlarını karşılamak için kendisine şirket kurdurulup özel hastaneye hizmet satar gösterilen kişiden alınan hizmetin SGK’ya satılmasında bedelinin ödenememesine ilişkin kural aşılmış olmaktadır.
3-)Özel sağlık kuruluşları ile işçi hekimler arasındaki iş akdi, hizmet alım sözleşmesine dönüştürülmektedir. Bununla hekimlerin İş Kanunu uyarınca işçi olmaktan kaynaklı sahip olduğu bir takım haklardan (Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışmaya haklar, izin vb.) mahrum bırakılması gündeme gelmiştir.
4-)Şirket sahibi olan ve Özel Sağlık kuruluşuna hizmet satan hekim, özel sağlık kuruluşuna sattığı hizmetin yürütümü için gerekli masrafları kendi karşılamak durumunda kalacaktır. Bunun sonucu olarak da hekimin vergi yükümlülüğü doğacak ve sadece satılan sağlık hizmetini yürütümü için zorunlu olan giderleri vergiden düşebilecektir.
DEĞERLENDİRME SONUCU VE ÖNERİLER;
Bu uygulamanın olumsuz etkilerinden korunmak için özel sağlık kuruluşu işletmecisi ile hekim arasındaki sözleşmede sosyal güvencenin 5510 sayılı Yasa’nın 4/a maddesine göre sağlanacağının belirtilmesinde pratik yarar vardır.
Ancak şunu önemle vurgulamalıyız ki; özel sağlık kuruluşunun hekime ücret karşılığı iş gördürdüğü, hekimin de bağımlı ve düzenli olarak özel sağlık kuruluşuna hizmet sunduğu bu ilişki türü taraflar ne olarak nitelendirirse nitelendirsin bir iş sözleşmesidir.
Bu nedenlerle hekimle özel hastane arasında iş sözleşmesinin bütün unsurlarını taşıyan bir çalışma ilişkisi mevcut olmasına karşın hizmet alım sözleşmesi adıyla taşeronluk sözleşmesi yapmalarının ve SGK’nın da bu sözleşmeyi tanımış olmasının hekimin çalışmasının getirdiği işçilik haklarını ortadan kaldırmayacağı kanaatindeyiz.
B-)Öte yandan söz konusu değişiklik yapılırken uygulanan yöntem Kanun yapma tekniğine de aykırılık teşkil etmektedir. Çünkü Sosyal Güvenliğe ilişkin geri ödeme esaslarını belirlemek üzere çıkarılan 5510 sayılı Yasa’ya eklenen ek bir madde ile İş Kanunu’nun düzenleme alanına müdahale edilmektedir. Üstelik bu müdahale özel sağlık kuruluşlarında ücretli çalışan hekimin işçilik haklarını ortadan kaldırmak ve işvereni işçiye yönelik yasal yükümlülüklerinden kurtarmak amacıyla yapılmaktadır.
Bu tutum ülkemizin de onayladığı Avrupa Sosyal Şartı’nın ‘Sosyal Güvenlik Hakkı’ başlıklı 12. maddesinde, devletlerin Sosyal güvenlik sistemini giderek daha yüksek bir düzeye çıkarmakla ve çalışanların sosyal güvenlik koşullarını iyileştirmekle yükümlü oldukları yönündeki düzenlemeye tamamen aykırılık teşkil etmektedir.
C-) ilgili Genelge’nin iptali için Türk Tabipleri Birliği iptal davası açmıştır. Dava henüz sonuçlanmamıştır.
D-)Bilinmeli ki, hekimler açısından Şirket kurarak hizmet satmak hizmet akdi ile çalışmaktan daha avantajlı değildir (ihbar, kıdem tazminatları, fazla çalışma, yıllık izin gibi birçok işçilik hakkı ortadan kaldırılmaya çalışılıyor ) Hekimlerin normal bordrolu çalışmaya devam etmesine engel hukuki bir durum yoktur. Şirket kurup özel hastaneye hizmet satması zorunluluğu yoktur.
E-) Hekimin Rızası olmaksızın, işveren kendiliğinden (Tek taraflı olarak) bu işlemi gerçekleştiremez. İşveren hekimle karşılıklı sözleşme akdetmek zorundadır.
F-) Bu uygulamaya geçecek olan hekimler, uygulamanın yukarıda bahsettiğimiz olumsuz neticelerinden korunmak için, özel sağlık kuruluşu işletmecisiyle imzalayacakları sözleşmeye, sosyal güvencenin 5510 sayılı Yasa’nın 4/a maddesine göre sağlanacağı maddesini koydurmalarında pratik yarar vardır. Yani hekimler Şirket kurarak hizmet satar gibi göründüğünde bile sözleşmeye hüküm koyarak SSK’lı olmaya devam edebilirler.
G-)Hizmet sözleşmesiyle çalışırken şirket kurarak hizmet satar hale gelen hekimlerin, önceki dönemlere ilişkin olarak her türlü işçilik hakları saklıdır.
H-)Hekim ile İşveren aranızdaki çalışma ilişkisi hizmet sözleşmesinin unsurlarını koruduğu sürece, iş ilişkisi taraflarca fatura karşılığı hizmet satışı olarak nitelense de taraflar arasında hizmet akdinin varlığı devam eder ve bu sebeple de işçilik hakları yine de istenebilir kanaatindeyiz.
Av. Bilgehan YAŞA
Mersin Tabip Odası Avukatı