“Dünya Çocuk Hakları Gününde Kayıp Çocuklar ve Çocuk Cinayetleri” Başlıklı Panel Düzenlendi
20 Kasım 2024
Mersin Tabip Odası Toplantı Salonu’nda düzenlenen panele Prof. Dr. Halis Dokgöz (Adli Tıp Uzmanı ve Mersin Üniversitesi Çocuk Koruma Araştırma Uygulama Merkezi Müdürü) ve Av. Burcu Düzen (Türkiye Barolar Birliği Çocuk Hakları Komisyonu Yürütme Kurulu Üyesi) konuşmacı olarak katıldı.
Dr. Halis Dokgöz ve Av. Burcu Düzen konuşmalarında altını çizdikleri satır başları;
. Çocuk Hakları Sözleşmesi ile birlikte çocuklar sadece korunması gereken varlık olmaktan çıkarak özel hakları olan özneler olmuşlardır. Anayasamızın 90. Maddesine göre de ülkemizin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelerin iç hukuk halini alması ve iç hukukta çocuk aleyhine bir durum gelişmesi durumunda imzaladığımız sözleşmenin geçerli olması da çocuk hakları açısından umut vericidir.
. Dünyada her yıl yüz binlerce çocuk kayboluyor. Kayıp çocuklar ve çocuk cinayetleri tüm dünyada bir sorun.
Kapalı kültürel ve sosyal kodlara sahip olan toplumlarda bir çocuk kaybolduğunda, cinsel istismara uğradığında veya cinayete kurban gittiğinde soruşturmanın aile üyelerinden başlatılması ve çeperin genişletilmesi gerekiyor. Bu tür olaylar gündeme geldiğinde yüzde 80-85’lere varan oranlarda saldırganların çocuğun bildiği, tanıdığı kişiler çıkıyor.
. Türkiye’de kayıp çocuk konusunda yeterli veri bulunmamakla birlikte konuyla ilgili TBMM araştırma komisyonunun raporu veri konusunda bir perspektif sunuyor. Raporda yer alan Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın 2007 Kayıp Çocuklar Raporu’nda; 2007 yılında 7 bin 183 çocuğun kaybolduğu, 6 bin 350’sinin bulunduğu, 833 çocuktan ise haber alınamadığı belirtiliyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne 1997 ile 12 Nisan 2010 tarihleri arasında toplam 29 bin 223 kayıp çocuk ihbarı olduğu, bunlardan 27 bin 741’inin bulunduğu saptanmış. Kayıp çocukların yüzde 61.1 gibi önemli bir kısmı kız çocuğu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2016 yılından bu yana kayıp çocuklara ilişkin veri paylaşmıyor. Açıklanan son veriye göre 2008 – 2016 arasında toplam 104 bin 531 çocuk kayboldu; ancak kaçının ölü veya canlı bulunduğuna ilişkin veri bulunmuyor.
Her yıl kaç kayıp çocuk başvurusu yapıldığı, bu çocuklardan kaçının canlı veya ölü olarak bulunduğu, cinsiyetleri, yaş grupları, nerede kayboldukları, sosyodemografik ve sosyokültürel özelliklerinin ortaya konulması gerekiyor. Bu veriler, ülkemizdeki durumu görmemizi, algılamamızı ve soruna çözüm yolları üretmemizi sağlayacaktır.
ABD’de 2002 yılında Amerika’nın Kayıpları Acil Durum Yayını Müdahalesi AMBER Uyarı Sistemi ve Avrupa’da çocuk kayıpları için 32 ülkede işletilen bir ağ etkinleştirilerek krizdeki çocuklara ve ailelere 7/24 destek sağlayan bir sistem kurulmuş. Bu sistem ülkemizde de hızla kurulmalı, ulusal veri tabanı oluşturulmalı, kurumlar arasında ekip çalışması sağlanmalı, etkin hizmet içi eğitimler ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, Emniyet içinde özel birimler kurularak kayıp çocuklar soruşturulmalıdır.
. Çocuk istismarı; tıbbi, hukuki, sosyal yönleri olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Çocuk cinsel istismarı dünyanın her yerinde görülebilmekte ve konu açığa çıkarıldıkça sıklığının oldukça fazla olduğu anlaşılmaktadır. Çoğunlukla gizli kalan cinsel istismar eylemi, çocukta kısa ve uzun dönemde fiziksel ve psikolojik yönden önemli hasarlara neden olabilmektedir. Çocuk cinsel istismarı olgularının değerlendirilmesinde tıp, hukuk ve sosyal hizmetler gibi disiplinlerin işbirliği içinde çalışılması esastır.
. Siber dünya yeni suç unsurlarının da oluşmasına aracılık ediyor. Özellikle de çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında çevrimiçi uygulamalar suçu kolaylaştırıyor. İlköğretim ve lise başta olmak üzere tüm eğitim kurumlarında öğrenci ve ailelerine “güvenli internet, sosyal medya kullanımı ve riskleri” hakkında eğitim verilmeli.
Panel öncesi konuşma yapan Oda Başkanımız Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İzzet Çalış şunları söyledi “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne derinleşen yoksulluğun ve piyasacı politikalarının sağlık sisteminde yarattığı yıkımın hafızamızdaki en yakın örnekleri olan yenidoğan servislerindeki sağlık çetelerinin yaşamdan kopardığı bebekler ve İzmir’de kaldıkları barakada çıkan yangın nedeniyle can veren kardeşlerin üzüntüsü ile giriyoruz.
Kamuoyunu ve mesleğini onurlu şekilde yapan hekimleri derinden yaralayan sağlık çetesi olayında tüm sorumluların en ağır cezayı alması için sürecin yakından takipçisi olduğumuzu bir kez daha hatırlatıyor; her çocuğun bedensel, zihinsel ve toplumsal gelişimini ve çocuğun üstün yararını önceleyen sosyal ve ekonomik politikaların uygulanmasına yönelik çağrımızı yineliyoruz.
Mersin Tabip Odası olarak; çocukların sağlıklı, barış içinde ve demokratik bir dünyada yaşamaları için mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Mersin Tabip Odası Yönetim Kurulu