14/03/2018
Dönüşen sağlık politikası ve 14 Mart taleplerimiz konulu basın açıklaması 13.03.2018 tarihinde Odamızda yapıldı. Basın açıklamasını Oda başkanımız Dr. Ful Uğurhan okudu. Açıklamaya geçmiş dönem Oda başkanlarımızdan Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, Uzm. Dr. Galip Kırıcı ve meslektaşlarımız katıldı. Basın açıklaması aşağıda görülmektedir.
Mersin Tabip Odası Yönetim Kurulu
DÖNÜŞEN SAĞLIK POLİTİKASI VE 14 MART TALEPLERİMİZ
13/Mart/2018
Değerli Basın Emekçileri,
Bir 14 Mart Tıp Haftası’na daha başarısız sağlık politikalarının yol açtığı sorunlar ve yerine getirilemeyen vaatlerin yarattığı hayal kırıklıkları ile girdik.
15 yıldır uygulanmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Programının üç temel unsuru olan; Genel Sağlık Sigortası (GSS), aile hekimliğine geçiş ve kamu hastanelerinin sağlık işletmeleri haline getirilmesinden ibaret bu programın her bir aşamasında amaçlanan hedefe ulaşılamamış ve program çökmüştür.
Şöyle ki;
-Prime dayalı GSS sisteminde, prim borçlu sayısı 5 milyon kişiye ulaşmış, 2016 yılı verilerine göre 20.2 milyar SGK açığı, 15 yılda 6 misli artan sağlık harcamaları, tedavi giderlerinin 15.1 milyardan 50.6 milyara çıkması GSS yi çıkmaza sokmuş, sağlık hizmetlerinde maliyetin düşeceği iddiasını boşa çıkarmıştır. Katkı ve katılım payları yani cepten yapılan ödemeler, temel teminat paketi dışında kalan hizmetlere ücret ödenmesi zorunluluğu vatandaşı mağdur etmiştir.
-Koruyucu ve birinci basamak tedavi hizmetlerinin bütüncül olarak sunulduğu, çalışanların ekip ruhuyla çalıştığı sağlık ocaklarımız yerine, rekabetçi ve güvencesiz çalışma düzeninin dayatıldığı, bölge tabanlı hizmet yerine kayıtlı nüfus üzerinden hizmetin verildiği aile sağlığı merkezlerinde, koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaşılarak, poliklinik hizmeti ağırlıklı bir hizmet sunumuna dönüşmüştür.
-Sağlıkta “verimlilik-kârlılık” gibi ticari söylemlerle yola çıkılıp, bir KHK ile getirilip başka bir KHK ile “çok başlılık, verim düşüklüğü” gibi nedenlerle kaldırılan ve ömrü sadece 6 yıl sürebilen Kamu Hastane Birlikleri yapılanmasının sonlandırılarak tekrar başa dönülmüştür.
Oysa en başından beri hekim örgütü olarak, hizmetin niceliğinin, niteliğinin önüne geçtiği; uzun çalışma saatleri ve performansa dayalı çalışma nedeniyle sağlık çalışanları sağlığının ve çalışma barışının bozulduğu, sağlık hizmetine erişimde eşitsizliğin arttığı, sağlığın kamusal bir hak olmaktan çıkıp, ticarileştiği bu sistemin uygun olmadığı konusunda uyarılarımızı yapmıştık. Buradan bir kez daha yineliyoruz:
Performans sistemi ve döner sermaye bütçe uygulaması kaldırılarak merkezi yönetim bütçesinin esas alınması, GSS nin kaldırılarak ülkede tüm insanları kapsayacak, kimsenin cepten ödeme yapmayacağı, finansmanı genel bütçeden karşılanacak bir sosyal güvenlik sistemi uygulanmalıdır.
Bugün buradan bozuk bir sağlık sisteminin her basamağında çalışan hekimler olarak yaşadıklarımızı sizlerle paylaşmak istiyoruz:
Ülke çapında bugün sayıları 100 ü bulmuş tıp fakültelerinde, tıp öğrencileri nitelikli eğitim alma şansından yoksun olarak mezun olmaktadırlar.
Mezun olan öğrencilerden bazıları güvenlik soruşturması bahane edilerek atanamamakta ve mesleklerini icra etmeleri engellenmektedir.
Asistan hekimler, ağır çalışma koşulları altında ezilmekte, dayanışma yerine rekabetçi sistemin yarattığı olumsuz koşullar nedeniyle tükenmektedirler.
Yaygın, erişimi kolay, güler yüzlü sağlık hizmeti verilecek yerler olacak diye tanıtımları yapılan aile hekimliği birimlerinde çalışan aile hekimleri angarya işlerin altında ezilmektedirler.
Toplum Sağlığı Merkezleri’nde çalışan hekimler o gün ne iş yapacağını ve nerede görevlendirileceğini bilmeden işe başlamaktadırlar.
Nüfusun tamamından daha fazla başvuru yapılan acil servislerde ve 112 ler de çalışan hekimler can güvenlikleri olmadan çalışmaktadırlar.
Her gün beş işçinin yaşamını yitirdiği ülkemizde işçi sağlığı üzerinde çalışan iş yeri hekimleri, birer taşeron işçi olarak, oluşturulan ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde, uygun olmayan koşullarda düşük ücretlerle çalışmaktadırlar.
Sağlık bakanlığı dışında çalışan kurum hekimlerinin yaşadıkları mağduriyetler göze dahi görünmemekte, adeta yokmuş gibi sayılmaktadırlar.
Özel hastanelerde ciro baskısıyla, iş güvencesiz olarak, kamu hastanelerinde performans sisteminin baskısıyla kışkırtılmış sağlık hizmeti talebini karşılamak zorunda kalarak, kamu özel işbirliği olan devasa şehir hastanelerinde buna ek olarak uzamış mesafelerde hastalarına yetişmeye çalışmak zorunda kalmaktalar.
Üniversite hastanelerinin eğitim araştırma görevinden çok klinik hizmetleri verilen kurumlara dönüştürülmesi sonucu, performans baskısı altında çalışan öğretim üyeleri eğitim ve araştırma yapmaya fırsat bulamamaktadır.
Biz hekimler, her basamağında bin bir sorunun yaşandığı mevcut sağlık sistemin mağdurları olarak özveri ve fedakârlıkla, gece gündüz demeden yaptığımız işimizi, emeğimizin maddi ve manevi karşılığını alacak şekilde ve hastalarımıza layık oldukları özeni gösterebileceğimiz daha iyi çalışma koşullarının oluştuğu bir ortamda sürdürmek istiyor ve bu 14 Mart’ta da taleplerimizi bir kez daha yineliyoruz:
Halen açlık sınırının biraz üzerinde, yoksulluk alt sınırında olan emekli aylıklarımız yüzünden tam da artık dinleneceğimiz zamanlarda tekrardan yoğun tempoda çalışmak zorunda kalmak istemiyoruz. Emekli hekim ücretlerinin meslek örgütümüzün belirlediği düzeylere yükseltilmesini istiyoruz. Performansa dayalı ek ödeme yerine emekliliğimize yansıyacak, güvenceli, tek bir işte çalışarak ihtiyacımızı karşılayacak düzeyde, hakkımız olan ücret elde etmek istiyoruz.
Şimdiye kadar birçok defalar söz verilmesine rağmen bir türlü yerine getirilmeyen yıpranma payı hakkımızı istiyoruz.
Her gün onlarca sağlık çalışanının fiziksel ve sözel şiddete maruz kaldığı ülkemizde Türk Tabipleri Birliği tarafından önerilen Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı’nın bir an önce yasalaşmasını istiyoruz. Bu yasa tasarısı;
1-Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline karşı, sağlık hizmeti sunumu esnasında veya verilen sağlık hizmetinden kaynaklanan nedenlerle cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2-Bu fiiller sonucu sağlık hizmeti kesintiye uğramışsa yukarıdaki fıkraya göre belirlenen ceza yarı oranında arttırılır, hükümlerini içermektedir.
Mesleğimizin evrensel etik değerleri doğrultusunda, sağlığın korunup kollandığı, her hastaya güler yüzle, hürmetle, muayene için yeterli süre ayırarak ve emeğimizin karşılığını alarak, keyifle hizmet sunacağımız, iyi hekimlik yapabilme çalışma şartlarının oluştuğu, barış ve huzur dolu bir ortamda sağlık hizmet vermek dileğiyle, tüm hekimlerin ve sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutlarız.
Mersin Tabip Odası Yönetim Kurulu adına
Dr. Ful Uğurhan