Mersin Tabip Odası ve SES Mersin Şubesi’nin COVID-19 Pandemi Değerlendirmesi ile ilgili basın açıklaması.
BASINA VE KAMUOYUNA
COVİT-19 PANDEMİ DEĞERLENDİRMEMİZ
Covid19 tanısının ilk konduğu 11 Mart 2020 tarihinden bu yana ülkemizdeki Pandemi yönetimi ile ilgili değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Öncelikle şunu belirtmekte yarar görüyoruz ki, açıklamayı hazırladığımız şu günde covit19 nedeniyle üç doktor arkadaşımızı kaybetmiş olmamız gerek sağlık çalışanlarının bu salgında karşı karşıya kaldığı tehlikeleri gösterme açısından ve gerekse de salgının ne denli kötü yönetildiğinin çok açık bir göstergesidir. Salgın mücadelesinde kaybettiğimiz tüm sağlık çalışanları bu mücadelede yolumuzu aydınlatacaklardır. Sağlık camiasına başsağlığı diliyoruz.
Pandemi süreci bizim yıllardır uygulanmasını istediğimiz ama hükümetler tarafından hiçbir zaman dikkate alınmayan Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin ne denli önemli olduğunu ortaya çıkarmıştır. Belki AKP hükümeti hala durumun farkında değildir, bu nedenle önerimizi başta yaparak sorunun temel çözümünü kamuoyunun dikkatine sunmak istiyoruz; Sağlıkta Dönüşüm Programından acilen vazgeçilmeli, 224 sayılı Sosyalizasyon Yasası’nın günümüze uygun bir şekle dönüştürülmeli ve koruyucu sağlık hizmetleri yine kamu eli ile verilerek nüfus tabanlı değil, bölge tabanlı hizmete başlanmalıdır. ASM’lerin güçlendirilmesi ve asli görevlerinin koruyucu sağlık hizmetleri olması sağlanmalıdır.
Mevcut sağlık politikasında bir pandemide, birinci basamak sağlık hizmetlerine yönelik hiçbir öngörü ve planlama olmadığı gibi 3-4 aylık bir sürede de bunun neden yapılmadığını sormak istiyoruz
Pandemi süresince ciddi hatalar yapılmış ve süreç doğru yönetilememiştir. DSÖ’nün ICD-10 kodları doğru kullanılmamış, Test negatif olanlara Epidemiyolojik, Klinik ve radyolojik olarak Covit19 tanısı konulması adeta yasaklanmıştır. 11 Mart’a kadar sadece yurtdışı teması olanlara test yapılarak olasılıkla ilk tanı konması gecikmeli yapılabilmiştir. Son zamanlarda test sayısının artmasına karşın uzun süre sadece tek merkezden ve çok az sayıda test yapılmıştır. Sınırların kapatılması ve sınırlardan yurda giriş yapanların karantina uygulamasında yetersiz kalınmıştır. Test pozitif çıkan vakaların, mahremiyetleri korunarak, cinsiyet, yaş grupları, il ve ilçelere dağılımı halen açıklanmamaktadır. Bu savaşta en önde görev yapan sağlık çalışanlarının korunmasına yönelik etkin önlemler alınmamaktadır. Yeterli kişisel koruyucu malzeme sağlanamamaktadır. Dağıtılan malzemelerin niteliği şüphelidir.
Şehir hastanesi ve Üniversite hastanesinin pandemi hastanesi yapılmasıyla covit dışı nedenlerle sağlık hizmeti alması elzem olan hastaların bu hizmetlerden ve üçüncü basamak gerektiren hizmetlerden yararlanma imkanları oldukça zora girmiştir. Bizler sağlık örgütleri olarak aşırı büyük Şehir hastaneleri yerine 250-600 yataklı hastane yapımını defalarca vurgulamıştık. Örneğin kentimizdeki bugünkü Şehir hastanesi yerine 3 ya da 4 tane dediğimiz ölçekte hastane yapılmış olsaydı pandemi ya da herhangi bir olağanüstü durumda bu sorunlar yaşanmazdı.
Sağlık bakanlığının sağlık çalışanları için söz verdiği desteklerde dahi ayrımcılık yapılmaktadır. Örneğin; Pandemi hastanelerinde Covid ile ilgili birimlerde çalışanlara ki bu neredeyse tüm hastaneyi kapsıyor tavandan ek ödeme dağıtılmasına karşın ASM’lerde çalışanlarının pandemiden kaynaklı mağduriyeti giderilmemiştir. Bu anlamda bizler, tüm sağlık çalışanlarına ayrımsız çift maaş ve tavandan döner sermaye verilmesinin çok daha adaletli olduğuna inanıyoruz. Özel hastanelerde çalışan meslektaşlarımız da ciddi ekonomik sıkıntılar yaşamaktadırlar. Ücretsiz izne ayırmak ve maaşlarında kesinti yapılması bu sorunların başlıcalarıdır ve bu duruma bir an önce son verilerek mağduriyetleri giderilmelidir. Bunların yanısıra ASM’lerde çalışanlara test yapılması ve KKD dağıtımı konusunda yeterli duyarlılık gösterilmemektedir. Bu sıkıntının giderilmesi için gerek ASM ve gerekse de tüm hastane çalışanlarına düzenli aralıklarla rutin test uygulamasına geçilmelidir.
Tüm bu eksiklikler ve yanlışlıklar yapılırken Zonguldak Valisi geçtiğimiz hafta içerisinde düzenlediği basın toplantısında koronavirüs salgınına karşı mücadele eden sağlık çalışanlarını enfekte oldukları için suçlamıştır. Vali, sağlık çalışanlarının “Kendilerini korumadıklarını” söylemiş ve hastalığa yakalanarak kendilerine “yük olduklarını” savunmuştur. Vali, sözlerinin devamında ise sağlık çalışanları için barınma ve yemek gibi ihtiyaçların çözüldüğünden bahsederken “Devletimiz onlardan ücret de almadı” demiştir. Gelen tepkiler üzerine Vali Bektaş, yaptığı açıklamasıyla amacının sağlık çalışanlarını üzmek olmadığını savunarak “Açık yüreklilikle özür diliyorum” diye başladığı basın açıklamasında da aynı iddiaları tekrarlamıştır.
Bizler, hayatını ortaya koyarak sağlık hizmeti sunan, yeterli koruyucu önlem alınmadığı için hasta olan, mesai arkadaşlarını kaybederken canla başla mücadele etmeye devam eden sağlık emekçileri olarak Zonguldak Valisi’nin açıklamalarını kınıyoruz. Şahsi çıkarları uğruna sağlık emekçilerini hedef göstererek, ‘bedavadan yiyip içip yatıyorlar üstüne hasta oluyorlar’ diyerek bizleri suçlu ilan etmektedir. Zor koşullarda hizmet sunan bizlerin hedef gösterilmesi, itibarsızlaştırılması kabul edilemez. Zonguldak Valisi bir halk sağlığı sorunudur. Derhal istifa etmelidir, etmiyorsa görevden alınmalı ve hakkında salgın mücadelesine zarar verme gerekçesiyle cezai soruşturma açılmalıdır. 20.04.2020
MERSİN TABİP ODASI
SES MERSİN ŞUBESİ
